Toplumsal Dalgalanmalar ve Unutulan Politikalarımız!

Toplumsal algının önemi ve  kısa vade de değiştirilmesi mümkün olamayacağı bir gerçek.

 

Kişisel çıkarlar ve arzular da bu algı  değişimine set çekmekte.

 

Toplum olarak muhafazakar oluşumuz da algılarımızın sabit kalmasını tetiklediğini düşünüyorum.

 

 

Yerleşik algılarımızı örnekleyecek olursak,Türk toplumunun %65’i sağ, %35’i sol eğilimli olduğu söylenir.

 

Yapılan yerel ve genel seçim sonuçları da bu algıyı beslemekte olsa da bilimsel bir dayanağının olmadığını düşünüyorum.

 

 

Düşüncenin standardı olmaz.

 

Türk toplumu zaman zaman sağa ve sola angaje olmakla birlikte dine ve milliyetçiliğe doğru da bir yöneliş sergileyebilmekte.

 

Ayrıca bunların dışında farklı kulvarlara yönelen ve toplumsal değişimlere sebebiyet veren toplumsal katmanlarda var.

 

 

Mesela 1999 genel seçimlerinde DSP’nin %22 oy alması ve bir sonraki seçimde DSP ile birlikte ANAP ve DYP’nin tabiri caizse dibe vurması.

 

Bu partilerin toplumsal karşılıklarının neredeyse sıfırlanması ve siyaset sahnesinden silinmeleri bu fikrin en somut ispatı olsa gerek.

 

 

AKP’nin 2002 genel seçimlerinde ki başarısının altında yatan gerçeğin ideolojisi olduğunu söylemek mümkün mü?

 

Halk seçim dönemlerinde ideolojiden ziyade kendisi için yapılacaklara odaklı vaatlere ve her şeyden öncede inandırıcılık, belirleyici bir argüman olarak karşımıza çıkmaktadır. 

 

 

Çok değer verdiğim bir siyaset ustasının düşüncelerinden hareketle solcular,eşitlik,özgürlük ve dayanışma derken,sağcıların da eşitlik,özgürlük ve kardeşlik vurgusuna dikkat çektiklerini görüyoruz.

 

Görünen o ki solcuların kardeşlik, sağcılarında dayanışma ilkesine yeteri kadar sahip çıkmadıklarına tanık oluyoruz.

 

 

Farklı görünmekten öte muhalif düşünceleri tehlike olarak görmek,söylemlerin siyasal değil sosyal ve ekonomik düzlemde yoğunlaştırılması elzem görülmelidir.

 

Solcuların,sosyal demokratların bu alanda bir takım sorunlarla baş başa olduklarını biliyoruz.

 

 

Sendikal örgütlenmeler, sosyal demokratlar için yaşamsal öneme sahip olsa da gelir dağılımındaki eşitsizliği gidermekte yetersiz kaldığı bir gerçek.Öyleyse yeni politikalar üretmek temel hedef olsa gerek.

 

 

Mesela unutulmaya yüz tutmuş, geniş halk yığınlarını ilgilendiren toprak reformu projelerine ne oldu?

 

Neden gündeme taşınmaz?

 

1.7 milyon metre kare GAP arazisinin sulanmasıyla 4 milyon kişinin istihdam edilebileceği neden konuşulmaz?

 

 

Dünyada hatırı sayılır bir tarım ve hayvancılık ülkesi olma şartlarına haiz iken AKP iktidarının yanlış politikaları tarım ve hayvancılıkta olduğu gibi üretimden ziyade tüketime yönelik politikaların revaçta olması kabul edilebilir mi?

 

Toplumsal karşılık bulmakta temel etken olacak politikaların yeterince seslendirilmemesi, toplumsal dönüşümlerin sağlanamamasına sebep olduğunu artık görmeliyiz diye düşünüyorum.Saygılarımla. 

 

Hasan TEMEL