Çocukluk dönemi kanserleri ve kemik iliği nakli konuşuldu

Yıllarca pediatrik hematoloji bölümünde çalışan tecrübeli doktorlar "Çocukluk dönemi kanserleri ve kemik iliği nakli" hakkında konuştu. Sözlerine başlayan  Dr. Öğr. Üyesi Hakan Sarbay sözlerine gelişmiş ülkelerde kazadan sonra 2. sırada ölümlere neden olan kanserdir. Çocukluk dönemi kanserleri gelişmiş ülkelerde 1 milyonda 100 veya 150 şeklinde görülmektedir ama ülkemizde bu oran daha farklı

 

KANSER ERİŞKİN YAŞLARDA DAHA FAZLA GÖRÜLÜYOR
Kanser erişkin yaşlarda daha fazla görülüyor. Çocuklar bu konuda düşük payda ama tabii ki çocuklarımız bizim için çok değerli erken ve etkin tedaviyi psikososyal yaklaşımda bu yüzden önemli olduğunu bu yüzden vurgulamak istiyorum.

 

ÇOCUKLUK DÖNEMİ KANSER HASTALIKLARINDA İLK 5 YAŞ VE ERGENLİK DÖNEMİ ÇOK ÖNEMLİ
Çocukluk döneminde görülen kanser hastalıklarına değinen Sarbay " ilk 5 yaşta ve ergenlik döneminde çocukluk çağı kanserlerinin biraz daha fazla görüldüğünü görüyoruz ortalama okul çağı dediğimiz yani 5 ila 10 yaşında ise  biraz daha nadir görülüyor tabii yaşlara göre kanser tipleri değişiyor çocuklarda ilk yaşlarda genel kanserleri görürken ergenlik döneminde ise lamfomalar ve yumuşak doku kanserlerini daha çok görüyoruz" dedi.

 

ÇOCUKLUK DÖNEMİ KANSER HASTALIKLARININ %70'İ LÖSEMİ
Çocukluk kanserlerinin büyük bir bölümü LÖSEMİ'li hastalar oluşturuyor, yaklaşık %70lerde daha sonra lamfobaları görüyoruz ergen çocuklarda ise beyin tümörleri sonrasındada son yıllarda kemik ve yumuşak doku tümörleri görmekteyiz nedeni fazla kimyasallara maruz kalmamız buna sebep olabilir erişkinlerde ise biraz daha net sınıflandırılmış risk faktörleri sigara, alkol, gibi risk faktörleri sınıflandırılmış. Çocuklarda ise bu durum çok daha farklı genetik nedenler daha ön planda genetik nedenlerden derken anne babadan direk geçen hastalıklar olarak gelmesi kalıtsal değil genetik bozukluklarla alakalı yapısal düzenlemelerde
kanserlere sık rastlıyoruz tabii başka risk faktörleri yok mu var iyolize radyasyon ilerliyen dönemde belkide 20 sene sonra 30 sene sonra bu dediklerimi daha sık görücez artık yaşamımızın her kesiminde telefonlarla birlikte cebimizde televizyonlarda bilgisayarlarda avmlerde heryerimizde iyolize radyasyon var ve çocuklarımızda ne yazıkki buna mağruz kalıyor.

 

ÇOCUK KANSERLERİNDE HANGİ BULGULAR OLUŞUR
Çocukluk dönemi kanserlerinde çocuklarımızda hangi belirtilerin gözüküceğini anlatan sarbay  " Halsizlik, solukluk, herkes zaman zaman halsiz olabilir pasif vitamin ve demir eksikliğine bağlı halsizlik görülebilir veya kansızlığa bağlı solgunluk gözükebilir ama bu belirtiler biraz daha fazla sürüyorsa hemen bir kanser var mı yok mu gibi tetkik yapmamız gerekebilir aynı şekilde kilo kaybıda görülebilir şimdi sorduğunuz zaman her anne ve baba der ki çocuğumuzda kilo kaybı var iştahsızlığı var kilo kaybını şöyle tanımlıyoruz belli bir dönemin içerisinde son bir aylık dönem içerisinde çocuğun kilosunun %10undan daha fazla daha fazla bir kilo kaybı varsa bu bizim için patolojik kilo kaybı olarak isimlendiriliyor ve her anne çocuğunun çok terlediğinden şikayet eder bununda bir sınırlaması var yine belli bir süre üst üste gelen günlerde çocukta atlet değiştirecek kadar çamaşır değiştirecek kadar bir terleme oluyorsa bizi kanserden şüphelendiriyor ne zaman görüyoruz kilo ve terlemeyi lamkobalarda bizim için önemli birtanesi yine tabii ateş biliyoruz her çocuk ateşleniyor aslında yılda 10 kereye kadar üst solunum enfeksiyonu geçirebiliyorlar alt solunum enfeksiyonu idrar yolu enfeksiyonları ateş çocuklara karşılaştığımız önemli bir semptom fakat bir neden bulamadığımız belirli bir zamandan fazla süren ateşler bizim için önemli bu çocuklarıda kanser açısından değerlendiriyoruz " dedi.

 

ÇOCUKLARDA KANSER TEDAVİSİ NASIL YAPILIYOR
Tedavi 3 ana yoldan ilerliyor Kemoterapi cerrahi ve radyoterapi şeklinde Kemoterapi bizim işimiz tabii bunun planlaması ve sıralaması hangisinin önce yapılacağı hangisinin beraber yapılacağını planlamak yine bize kalıyor. Konseylerde bunların planlamasını yapıyoruz, yıllara göre tedavi başarı oranları var şuanda başarı oranımız yüzde 90larda ama bu risklere göre değişebiliyor. Bizim en sık karşılaştığımız hastalık lösemi tedavi 52 ile 104 hafta arasında değişiyor ama ortalama bizim hastanede yatarak verdiğimiz tedavi genellikle altı ay civarında sürüyor. Tabii hasta nakile gidiyor mu ? düşük riskse daha erken taburcu edilebilir sonradan tedavi şeklindede devam edebiliyoruz.

 

KANSER TEDAVİLERİ SIRASINDA ÇOK BÜYÜK ZORLUKLARLA KARŞILAŞIYORUZ
Bizim en çok korktuğumuz ve en çok önlem aldığımız bizi en çok zorlayan faktörlerden birisi enfeksiyonlar gerek hastalığın kendisinden gerek verdiğimiz ilaçlardan dolayı kan hücreleri düşüyor baskılanıyor bu sebeplede basit bir enfeksiyon bile bizim için çok ciddi enfeksiyonlara neden oluyor. Tabii bunun önlemlerini alıyoruz maske ile geziyoruz, ziyaretçi almıyoruz bir sürü önlemler alarak bunları yenmeye çalışıyoruz. Kan elemanlarının düşüklüğününden dolayı halsizlik ve kanama olabilir bunun dışında kan takviyesi yapıyoruz buna bağlı yan etkiler oluyor. Birde uzun süre yatıştan dolayı okul ve sosyal çevrede düşüş yaşanıyor. bunun dışında kronik ağrı  ve en önemliside psiklojik sorunlar bizi zorlayan faktörlerden Çocukluk dönemi kanserlerinden bahseden Dr. Öğr. Üyesi Hakan Sarbay sözlerini bitirdikten sonra ikinci oturumda Prof. Dr. Barış Malbora konuştu.  Kemik iliği nakli hakkında konuşan Malbora Nakil öncesinde ve sonrasında yaşadıkları sorunları nasıl bir süreçten geçtiklerini anlattı. Sözlerine başlayan Malbora "Aslında önce Kemik iliği nedir Kök Hücre nedir bundan bahsetmek istiyorum çoğu zaman kemik iliği nakli cümlesini daha duyuyoruz ama aslında bu kök hücre naklidir.
Önce bu düzeltmeyi yaparak bu konuya girmek istiyorum. Kök hücre bizim vücüdümuzdaki tüm dokuların oluşmasını çoğalmasını ve onarılmasını sağlayan hücrelerdir aslında  bir çok yerde var en çok nerede var kemik iliğinde var damarımızdaki kanda var ve bebeğin kordon kanında var bunları kök hücre kaynağı olarak kullanıyoruz kemik iliği ağırlıkla uzun kemiklerimizde bulunur. Ayaklarımızda kollarımızda kol kemiklerimizde bulunan yumuşak doku aslında burada ne oluyor burada kanımızda dolaşan hücrelerin üretim fabrikası üç hücre var aslında hemen hemen hepimiz biliyoruz kırmızı küre beyaz küre birde trombosit dediğimiz biryerimiz kanadığında pıhtılaştıran ve onaran bunların hepsi kemik iliğindedir.

 

KEMİK İLİĞİ NAKLİ NEDİR ?
Sağlık bir vericiden kemik ilğininin alınıp hastaya bir takım işlemler yapıldıktan sonra bu kemoterapi veya radyoterapi gibi işlemlerin yapılıp hastanın kemik iliğinin boşaltılıp, yerine sağlıklı bireyin kemik iliğinin eklenmesidir bu şekilde basitleştirebiliriz. Nasıl yapıyoruz hastanın kemik iliğini ilaçlarla veya radyo terapi ile kemik iliğini ortadan kaldırıyoruz sağlıklı gönüllüden toplanan kemik iliğini hastaya veriyoruz ve hastanın tüm hücreleri sağlıklı bireyin hücreleriyle yer değiştiğinde bu işlem bitmiş oluyor aslında bu kadar basit değil tabiiki bu ciddi bir süreç kemik iliğini nasıl topluyoruz gerçektende kemiğin iliğinden topluyoruz bunu şu şekilde yapıyoruz sağlıklı verici ameliyathanede genel anestezi altında hiçbir ağrı duymaksızın kalça ekleminden iki hekim karşılıklı özel iğnelerle gerçektende kemiğin iliğini alarak topluyoruz buna kaynak olarak kemik iliği diyoruz.

 

İŞLEM YARIM SAAT İLE BİR SAAT ARASINDA DEĞİŞİYOR
İşlem bittikten sonra donör hiçbirşey hatırlamıyor. birde çevre kaynağından aldığımız kök hücre kaynağı var bunda ise sağlıklı bireyin damarlarındaki kök hücre miktarını 5 günlük özel aşılama ile çoğaltıyoruz beş gün sonunda ise özel kapalı bir transüzyon makinesi ile kan verir gibi önce makine kanı alıyor içerisinde ki kök hücreleri ayırıp kanı geri sağlıklı bireye veriyor.  Normlade kemikten aldığımız kemik iliğinde sağlıklı bireyi bir gün gözetim altında tutuyoruz bunda ise aynı gün evine gidebilir
hasta birebir yaşacağı süreç bu kadardır. TÜRKÖK'de ağırlıklı olarak bu yöntemi kullanmaktadır yani damardan toplanan kök hücre yöntemini. Topladığımız kök hücreleri hastaya damar yoluyla veriyoruz.

 

LÖSEMİDE HER HASTAYA KEMİK İLİĞİ NAKLİ YAPMIYORUZ
Lösemi tanısı koyduğumuz hastalarımızın %85'lik hasta grubu sadece kemoterapi veya radyoterapiyle sağlığına kavuşuyor yaklaşık %15'lik grup kemik iliği nakline mağruz kalıyor. Hangi grup bu belli bilimsel verilerle bu hastaların yüksek risk grubunda olduğunu bildiğimiz hastalarımız ya da gerçekten bu nüks etmiş veya nüks ediceğini kuvvetle öngördüğümüz hastalara yapıyoruz.

 

KÖK HÜCRE NAKLİNİ YAPTIK 15 GÜN SONRA ELİNİ KOLUNU SALLIYARAK ÇIKAMIYORLAR
Bu süreç ağrılı ve sancılı süreç meşakatli bir süreç hatta hastalığın tipine göre ikinci naklede gidebilir yani bu bir köprüden önce son çıkış tedavisidir ama örneğin lösemilerde %10 ortalama ikinci nakle gidebilir atıyorum akdeniz anemisinde tedavi ettiğimiz hastada ise %25 hatta %40lara kadar ikinci nakle ihtiyaç duyulabilir.

 

KÖK HÜCRE NAKLİNDEN ÖNCE KENDİ SAĞLIKSIZ KÖK HÜCRELERİNİ ORTADAN KALDIRIYORUZ

Hastamıza radyoterapi veya kemoterapi uygulayarak kendi sağlıksız kök hücrelerini ortadan kaldırıyoruz. erişkin donörlere ise  az öncede söylediğim gibi eğer kemik iliğini kullanıyorsak doğrudan kemik iliğini alarak bu işi bitiriyoruz eğer çevrel kandan kök hücre toplayacak isek 5 gün öncesinden kök hücresini arttıracak aşılar yapılması gerekiyor


KÖK HÜCRE VERMEK ZARARLI DEĞİLDİR
Kök hücre vermek zararlı değildir en fazla eğer kemik iliğinden alıyor isek işlem sonrası kemik iliğnin alındığı bölgede ağrı oluyor en büyük derdimiz bu buda basit bir ağrı kesici ile geçiyor. Enfeksiyon ihtimalinide göz önünde bulundurarak ağızdan alınan antibiyotik veriyoruz. Tmamen koruyucu amaçlı eğer donör küçükse çok fazla kanını alıyor isek kanını arttırıcı demir ilacı folik asit gibi kanını daha hızlı toparlıyacak ilaçlar veriyoruz bu kadar.

 


‘PARDON, BEN VAZGEÇTİM’ DEME LÜKSÜ OLMAMALI
Doku uyumu tespit edildiği halde, kemik iliğini bekleyen hastaya vermemenin kötü bir durum olduğunu vurgulayan Malbora, “Birden fazla bağışçısı olmayan hastalar için yaşam ve ölümün sınırı. Bu kadar net ve trajik bir durum bu. Elbette hepimiz bağışçı adayı olalım, bu çok güzel bir duygu. Ama asıl süreç bir hasta ile dokunuzun tam olarak uyduğunu öğrendiğiniz zaman başlıyor. Bunun manevi yükü çok ağır. Daha da kötüsü doku eşleşmesi sonrasında verici olmayı kabul edip, nakilden 1 hafta - 10 gün önce bizler tarafından hastalarımıza kemoterapi başladığımız süreçten sonra vazgeçmek. Bu dönemde hastaya verdiğimiz kemoterapi, hastaların kemik iliğini geri dönüşümsüz ortadan kaldırıyor. Bu noktadan sonra ‘pardon, ben vazgeçtim’ deme lüksümüz tıbben yok. Eğer bu noktada vazgeçilirse hastayı kemik illiği yetersizliğinden kaybetmek çok da uzak ihtimal değil. Bu konu ile ilgili yasalar vericileri sonuna kadar koruyor. Hastaya hazırlama rejimi başladıktan sonra ‘ben vazgeçtim’ deme lüksümüz olmamalı. Ve bu noktada yasal düzenlemelerle vericilere yaptırım da getirilmeli düşüncesindeyim” diye konuştu.