Deneme Bonusu Veren Siteler deneme bonusu veren siteler 2024 bonus veren siteler Yeni Bonus Veren Siteler deneme bonusu veren siteler 2025 deneme bonusu veren yeni siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu deneme bonusu veren siteler yeni bonus veren siteler casino siteleri Yatırım Şartsız Deneme Bonusu Veren Siteler güvenilir casino siteleri

Koç City
merkez

Atilla BAYKAL: Balkanlar'ın en çok izlenen Türk Televizyonuyuz...

Duyuru İlan (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 10.12.2010 - 11:51, Güncelleme: 01.09.2022 - 17:05 3290+ kez okundu.
 

Atilla BAYKAL: Balkanlar'ın en çok izlenen Türk Televizyonuyuz...

AKSİYON Dergisinin son sayısında Tek Rumeli Televizyonu. Yönetim kurulu başkanı Atilla  Baykal’a  geniş yer verdi. Emin Akdağ imzalı haberde Atilla Baykal  ile yapılan röporta’ ta şu görüşlere yer verildi Balkan coğrafyasına ve Türkiye’deki Rumeli kökenlilere “öncelikli hedef kitle gözüyle bakarak” yayın yapıyor Tek Rumeli Televizyonu. Bir de Rumeli TV var. Her ikisini de kuran eczacı Atilla Baykal, Gaziosmanpaşa’nın çok iyi tanınan ve idealist iş adamlarından. İlçesindeki (Sultangazi’yi de kapsıyor) sanayici ve iş adamları derneğinin (GOPSİAD) başkanlığını da yürütüyor aynı zamanda. 1950’de Bulgaristan’dan göçen babasından devraldığı Baykal Akü’nün yönetimi de onda. Zaten televizyonun finansını buradan sağlıyor. Okul ve sağlık kuruluşu hayratlarıyla da yakından ilgilenen Baykal’la, Rumeli’ni, yayınlarının amacını, hedeflerini ve şimdiye kadar başardıklarını konuştuk. Bölgeden başlayan kalkınmanın ülkeyi yükselteceğine inanıyor. “Bölgem için, ülkem için” sloganıyla hareket ediyor. “Sonuç olarak, dünya üzerindeki düşüncemiz herkesle diyaloğu iyi tutmak, Türkiye’yi daha iyi tanıtabilmek. Dolaylı olarak Türkiye’nin güzelliklerini ve turizm amaçlı çalışmalarını vererek de bütün dünyaya bunu anlatmış oluyorum.” diyor, dönemin başbakanı Adnan Menderes’in Balkan göçmenlerini yerleştirdiği Taşlıtarla’nın vefakâr evladı. Tek Rumeli Televizyonu’nun sivil toplum kuruluşu kimliğine dikkati çekerek, Türk dışişlerine bundan faydalanması çağrısında bulunuyor: “Sizin yapamadıklarınızı biz yapabiliriz.” -Televizyonculuk hikâyeniz nasıl başladı? Rumeli TV bundan 5 yıl evvel Gaziosmanpaşa’daki iş yerimde, Eyüp, Bayrampaşa ve Gaziosmanpaşa’ya hitap etmesi amacıyla kurulmuştu. Rumeli adının verilmesinin en önemli sebebi, buralara Adnan Menderes’in 1953’te göçmen evlerini yaptırmasıdır. Göçmen nüfus fazladır. Yoksa Gaziosmanpaşa Saati diye ulusal bir televizyonda küçük bir tanıtım yayını yapıyorduk. İlk iş yeri yetersizdi, büyük bir yere geçtik. Rumeli TV önce Trakya’ya, ardından da Balkanlar’a hitap eden bir televizyon hâline geldi. -O da devam ediyor sanırım… Başlangıçtaki adla devam ediyor. Hisse bölünmesi sonrası beliren küçük sorunlar sebebiyle Tek Rumeli’yi kurduk. 8 Mart 2009’da Edirne Selimiye Camii’nden bir mevlit kandilini canlı yayımlayarak başladık. Balkanlar’daki en büyük camiden, Osmanlı’ya başkentlik yapan Edirne’den başlamamız gerektiğine inandık. Öyle bismillah dedik. Bugün Tek Rumeli Televizyonu, çok rahatlıkla söyleyebiliyorum ki, Balkanlar’ın en çok izlenen Türk televizyonudur. Tek’in açılımındaki şehirler Tekirdağ, Edirne ve Kırklareli’nin de en çok izlenen yayın kuruluşudur. -Balkan ülkelerinin ulusal yayınları da dâhil mi en çok izlenme iddiasına? Türk toplumu üzerindekilere bakılırsa evet. Türk toplumlarının en fazla rağbet gösterdikleri televizyon. -Ana hedefiniz ne? En büyük hedefimiz Balkanlar’daki devlet politikasına hizmet vermektir. Osmanlı’da da Anadolu ile Balkanlar’ın birleştirilmesi, köprü olunması hedefti. 1923 yılında kurulan Türkiye de Balkanlar’la iyi diyaloglar kurmayı ve bunları artırmayı hedeflemekte. Balkanlar’dan gelen bir ailenin ferdi kimliğiyle Rumeli adıyla kurduğumuz bu televizyon da Balkan ülkeleriyle Türkiye arasında köprü olmak istiyor. Bunun için de sivil toplum kuruluşu gibi çalışmalar yapıyor, sadece orada kalan Türk toplumlarıyla ilgilenmiyor, onların kurdukları partilere destek verip seçim zamanı yönlendirilerek daha fazla söz sahibi olmalarına çaba sarf ediyor. -Herhangi bir kamu kuruluşunun, vakfın ya da sivil oluşumun maddi desteği söz konusu mu televizyonculuk çalışmalarınıza? Bu televizyon hiçbir kurum ve kuruluştan destek almamaktadır. Tamamen Baykal firmasının destekleriyle ayakta durmaktadır. -Peki, sizin gibi yayın ve benzeri faaliyetleri destekleyen fonlar yok mu? Hiç araştırdınız mı? Var da verilmedi mi? Medya işi sizin de söylediğiniz gibi zor. Ayakta durmak için bazı maddi destekleri bulması gerekiyor. Bölgesel yayınlar için ajanslardan reklam geliri akmıyor. Yaptığımız çalışmaları devlet teşekkülündeki ilgili bakanlıklara bildirdik. Reklamlar aracılığıyla destek gelirse çalışmalarımıza yön verebileceğimizi vurguladık. Farklı bir sistem kullanmadığımızdandır belki, belki de şartlar elvermediğindendir; devletten veya ilgili belediyelerden destek almadık. Şöyle de düşünüyorum. Her şeyi devletten beklememeli. Bazı insanların devlete bazı şeyleri borçlu olduğunu bilmesi gerektiğini düşünüyorum. Rahmetli Özal döneminde de devlete ne verebiliriz diye bu işlere kalkıştık. 2009’un sıkıntılı döneminde bir okulu Millî Eğitim’e kazandırdık, kendi imkânlarımızla. Baykal Aküleri’nden kazançlarımızı sosyal faaliyetlere harcıyoruz. -İnternetteki metinde üstün değerlerin genç nesillere aktarılmasından söz ediliyor. Bunları nasıl sıralıyorsunuz? Osmanlılar 600 yıl yaşayan büyük bir imparatorluk kurdu. Balkanlar’dan Arabistan çöllerine insancıl yaklaşım sergilemiş. Ancak son zamanlarında dış güçlerin her bir tarafta yıkma politikaları ve o dönemdeki bazı zaaflardan dolayı Osmanlı yıkıldı, yerine Türkiye Cumhuriyeti kuruldu. Nereye giderseniz gidin bugünkü Balkanlar’ın her yerinde Osmanlı’nın izlerini bulursunuz. Yaşlılarla yaptığınız konuşmalarda hep “Ah, Osmanlı Devleti olsaydı!” sözünü duyarsınız. O dönemden kalan kültürel mirasımız var. Onu unutturmamak amacıyla Balkanlar’da mücadelemizi devam ettiriyoruz. Müzikleriyle, folkloruyla, eserleriyle, o dönemin yaşantılarını tekrar tekrar ortaya koymakla, onu yaşatmaya çalışıyoruz. Türk toplumunun Balkanlar’daki izlerini, Avrupa’da yaşayanların da bu kültürü unutmamaları amacıyla çalışmalar yapıyoruz.  -Oradan buraya göçler oldu. Makedonya’dan, Bulgaristan’dan... Türk-Yunan Mübadelesi de var. Öz kültürün korunmasında acaba Balkanlar’da kalan soydaşlarımız mı daha fazla sahip çıkıcı fonksiyon eda etmişler, buraya gelenler mi öne çıkmış bu hususta? Orada taze tutulanları buraya aktarmaya mı çalışıyorsunuz ya da unutulanları takviyeye mi? Balkan göçleri Osmanlı-Rus savaşıyla başlıyor. 1912 savaşlarında çok hızlanıyor. Ermenilerle ilgili soykırımdan söz edilmekte, oysa Balkanlar’da bir buçuk milyon insanımız katledilmiştir. Bunu kimse ele almak istemiyor. O savaşlarla başlıyor göçler. Lozan mübadilleri… -Ulus devlet düşüncesi de vardı öte yandan...  Atatürk’ün şöyle de bir düşüncesi de vardı: Türkleri bir yere toplayabilmek… Dediğiniz gibi ulus devleti oluşturabilmek. 1950, 1978 ve 1989 göçleriyle büyük bir kitle de Bulgaristan’dan geldi. Yugoslavya Üsküp’ten, Makedonya Kosova’dan çok sayıda insanımız geldi. Sonuç olarak, orada yaşadıklarını burada devam ettirebilmek için, orada gördükleri eğitimi buradakilere daha fazla anlatabilmek için çabaladılar. Çünkü Anadolu’da eğitim durumu o dönemlerde zayıftı. 1950’lere gelinceye kadar okuma-yazma oranı yüzde 20-25’lerdeydi. Atatürk gelenleri Anadolu’nun her bir yanına hem entegre etme amacıyla hem de bu amaçla yaymıştı. Gelenler kültürlerini yaşatmak için dernekler kurmuş durumda. Bugün etkileri tabiatıyla azalıyor. Artık üçüncü kuşağa dönmeye başladı Türkiye’deki Balkan kökenliler. O bölgeden her ne kadar öz kültürü aldılarsa da, buradaki Türk kültürüyle de yoğrulmuş oluyorlar. Balkanlar’dakilerin o kültürü hâlâ yaşattıklarını ve buradaki örnekleri televizyonumuzda verdiğimizde, oradaki Türk kültürünün varlığı, asimile olmadıkları ortaya çıkıyor. -Az önce tam da bunu sormuştum. Soydaşlarımızın Balkanlar’da kendi kültürünü koruma durumu nedir, diye… Balkanlar’daki Müslüman Türk toplumu, asimile edilmek istenmesine rağmen,  Osmanlı’dan kalan eserleri, özellikle camileri hep dimdik ayakta tuttu. Niçin? Müslümanlıktan uzaklaştırma çabaları varsa dahi, onlar arkalarında Türkiye’nin ve Türk bayrağının var olduğunu hep düşündüler. Orada, bilhassa yaşlılar, yeniden bir Osmanlı gelir mi düşüncesinde. Tabii bizim bütün dünyaya açıkladığımız politikamız, Mustafa Kemal’in söylediği gibi yurtta sulh, cihanda sulh politikası. Son yıllarda hükümetimizin ve çeşitli kuruluşlarımızın Balkanlar üzerinde yaptığı çalışmalar o insanlarımızı toplumları içinde başı dik tutuyor. -Rumeli şahanesi nereleri kapsamakta? İstanbul’dan önce Üsküp fethedilmiştir. Balkanlar’daki sınır Viyana kapılarına kadar gitmiş. Tuna boyundan aşağıya düşünürsek, eski Yugoslavya’nın sınırlarındaki Bosna, Hersek, Makedonya, Kosova; Yunanistan’ın aşağı tarafları daha ziyade Batı Trakya ve Bulgaristan karşılıyor. Çok yeşil, verimli topraklar. Osmanlı’nın buralara yerleştirdiklerine Evlad-ı Fatihan diyoruz. -Oradan buraya gelenlerde nasıl bir bilinç olmalı, siz buna nasıl katkı sağlamaya çalışıyorsunuz?  Çeşitli sebeplerle gelenlerin hepsi Türk’tür; Türkiye vatandaşı olmuş ve kendilerini Türk hisseden insanlarımız. Boşnakçayı, Arnavutçayı konuşmuşlardır. Arnavut olsalar Arnavutlukta, Boşnak olsalar Bosna-Hersek’te kalırlardı. Ne zaman bizzat görüşürsem, dernekleri kanalıyla ya da kişilerle bizzat yaptığım konuşmalarda, “Biz Türk’üz, o bölgelerde yaşadık, o dili biliyoruz ve konuşuyoruz, oradaki kültürü yaşadık, oradakilerin hepsi bizim hemşehrilerimizdir, elbette buradaki topluluğumuzu devam ettirmek istiyoruz.” diyorlar. -Bu bütünleşmede din ve dilin etkisi nedir size göre? Din toparlayıcılığı itibariyle en önemli vasıftır. Elhamdülillah Müslüman’ım diyen her insan Müslüman’dır. Çeşitli bölgelere göre geçmişte baskılar görseler de Balkanlar’da dinlerini çok daha rahat yaşadıklarından dolayı hepsi Müslüman Türk; ama o bölgelerden gelmiş Boşnakça ve Arnavutça konuşan insanlardır. Ama Türkiye’de bu dillere ihtiyaç yoktur. Hiçbir zaman Rumeli insanları ayrımcı ve bölgecilik yapan bir kitle değildir. -Osmanlı ahaliyi din üzerinden niteliyordu; Müslüman ve Ortodoks vb... Türk-Yunan Mübadelesi’nde Ortodokslar ile Müslümanlar yer değiştirmişti… Balkanlar’daki Türkler zaten Müslüman idi. Şu anda Kosova’da Türkler azınlıkta olmasına rağmen nüfusun yüzde 95’i Müslüman. Bu bağdan dolayı Türkler ile Kosova halkı arasında güzel bir ilişki var. Geçenlerde Balkan liderler zirvesi için ABD’ye gittiğimizde şunu gördük. Amerika’da 5 milyona yakın Yahudi var. Bir bölüm de Ermeni var ama üst düzey siyasette bulundukları için lobicilik faaliyetindeler. Türklerin nüfusu 250-300 bin kadar. Çok cüzi kalıyor. Daha ziyade altyapıda çalışıyorlar. Bazı kuruluşlarımız orada Amerikan-Balkan Federasyonu kurarak 700 Boşnak, 500 bin Arnavut ve Türkleri bir araya getirme çabasında. Yeni bir çalışma. Cumhurbaşkanımız da katılmıştı. Diğer Balkan ülkeleri de devlet ya da başbakan düzeyinde temsil ediliyordu zirvede. Toplantı başarılı geçti. Aralarında Hıristiyanlar da var ama Balkan lobicilik faaliyetleri yerine getirilecek. - Yayınlarınızda interaktif bir iletişim gerçekleşiyor mu Balkanlar’da yaşayanlarla? Kendilerine özgü müzik ve folklorla evlerine girdik. Arnavutluk, Kosova, Bulgaristan’dan telefonlar geliyor. Bir sanatçımız şarkılarıyla daha çok Batı Trakya’ya hitap ediyor örneğin. Oranın eski türkülerini bulup okuyorlar. Daha ziyade 25 yaş üstüne hitap ediyoruz. O müzikle hasret gidermiş oluyorlar. -Buradan oraya gidenlerin de ilgisini çekiyor mu yayınlarınız? Tabii ki. Kosova, Makedonya ve Bosna bölgesindeki insanların dilleriyle verdiğimiz müzikler ilgi çekiyor. Hangi bölgede yaşıyorsanız size ait müziği duyduğunuzda mırıldanırsınız. Hoşunuza gider. O bölgeye gidiyoruz, yaşadıkları şehri gösteriyoruz onlara; ‘A, bizim şehir!’ diyorlar. -Yayın içeriğinizde başka neler bulunuyor? Bunun dışında her türlü amatör spora eğiliyoruz. Sualtı sporları federasyon başkanlığı da yaptım. Uluslararası görevlerim oldu. Konfederasyonu delerek, Balkan Sualtı Sporları Federasyonlar Birliği’ni kurduk. Konfederasyonda komisyonlara bile sokulmazken, orada birliğin başkanı olduk. Dünya Sualtı Çevre Koruma Komitesi kurucu başkanlığına kadar getirildim. 30 yıl evvel, her Balkan ülkesine bir üniversite kurarak Balkan Üniversiteler Birliği’ni kurmaktı hedefimiz. Türkiye, Bulgaristan, Yunanistan, Makedonya… Genel sekreterdim. Doğu Bloku ülkelerinde genel sekreterlik önemlidir. O dönemde ABD, Doğu Bloku ülkelerinde etkili olmak amacıyla hibe destekler veriyordu. Son dönemdeki hükümetlerimiz komşularıyla düşman politikasını tamamen kaldırmak istiyor. Balkanlar’a artık savaşın değil, barışın gelmesi için herkes çaba sarf edilmeli. Bu hiçbir zaman yeterli olmadı. Şu anda bile oradaki soydaşlarımız sıkıntılı dönemlerden geçiyor. Türkiye’nin Balkanlar üzerindeki dostlukları ve yaptırım gücü ne kadar artarsa onların rahatlığına o oranda yansıyacaktır. -Kapıları gerektiğinde açmak elbette ki şarttı ama soydaşlarımız için oraları terk edecek kadar bıçak kemiğe dayandırılmamalıydı? O dönemde Türkiye hükümetleri bazı şartları göz önüne alamamış olabilir. Şu günde dahi Bulgaristan’da, Yunanistan’da müftü davalarını çözemiyoruz. Balkanlar’a bu denli hizmet veren bir hükümet olarak bazı baskıları yapıyoruzdur ama yetersizliğini de görmekteyiz. -Kaç tane sizinkine benzer amaçlarla yola çıkan TV ve radyo vardır acaba? Onlarla irtibat hâlinde misiniz? Cumhuriyet döneminde vakıf ve dernekler niçin radyo ve televizyonlar kurmadılar diye hep düşünürüm. Öte yandan bana nasip olduğu için de Allah’a şükrediyorum. Yayın kuruluşlarının azlığı; onların dernekleriyle yaptıkları etkinliklerle yetindikleri içindir. O bölge insanı bir defa sivri değil. Vatanına, bayrağına sahip çıkabilmek için entegre olmuşlar: İlla idare eden değil, uygun şartlarda idare edilen insan olma vaziyetindedirler. Rumeli ve Tek Rumeli dışında TV yok. Bütün vakıf ve derneklerle irtibat hâlindeyiz. -Bu sessizlik ve geri duruşta problem olmama düşüncesi de etkin mi acaba? Ailem 1950’de Deliorman diye tabir edilen Bulgaristan’ın kuzey bölgesinden Türkiye’ye göç ediyor. O dönemde bir baskı var. Bir göçmenin ilk hedefi başını sokacak bir ev. Ardından çocuklarını okutmak. Akabinde de bir küçük araba. Siyasi atmosfere hiçbir zaman girmemişlerdir. Neden derseniz, geldikleri yerlerdeki baskılar dolayısıyla. Çünkü o ülkelerde, ülke siyasetine ve bürokrasisine alınmıyorsunuz ki… Kendi başına çalışan, idare edilen toplum hâlindesiniz. O sıkıntılarla geldikleri için, “hiçbir şeye burnunu sokma ve rahat rahat yaşa” politikasını güdüyorlar. Birlikleri ancak küçük çaplı derneklerle oluyor. -Diğer televizyonlardaki Rumeli’ye dair yayınları nasıl değerlendiriyorsunuz? Geçmişle ilgili her türlü belgesele ve bu tür programlara sıcak bakıyoruz.  Tarih, kitaplarla yazılıyordu, şimdi görüntülü hâle getirilebiliyor. Bunları insanlarımıza anlatabilmek. Geçmişten dersler alarak geleceğe bakılması gerektiğine inanmaktayız. Daha ilk Rumeli televizyonunu kurduğumda da Osmanlı eserlerinin yerlerini ve ne durumda olduklarını tespit amaçlı Makedonya, Arnavutluk ve Kosova’da çekimler yaptılar. Hedefimiz, Balkanlar’daki Osmanlı eserleri deyip, yurt dışındaki televizyonlarda da yayınlatmaktı. Daha sonra da Osmanlı düşmanlığından yıkılan cami ve medreseler ya da Osmanlı’ya ait ne varsa onları bulmaktı amacımız. Suudi Arabistan’da da yıkılmıştı, nedense Osmanlı düşmanlığı oluşmuştu. Biz de bunlara sahip çıkabilmek ve o televizyonlarda da göstermek, böylece eserleri ayakta tutabilmek için çaba sarf ettik. Bu devam ediyor. -Yayınlarınız ulaştığı ülkelerin yetkililerinden ya da ırkçı kesimlerinden sizi kastederek nereden çıktı bu televizyon diyen oluyor mu? Hayır. Bilakis. Programlarımız kültürel statüde. Yerel seçimlerin son gününe rağmen Kosova Başbakanı röportaj talebimizi kabul etti, Türkiye ile iyi ilişkilerden söz etti. Diğer yerel yönetici ve siyasiler de televizyonumuzu biliyor ve ilişkilerini sıcak tutuyorlar. Makedonya Cumhurbaşkanı’na kadar gidildi. Sırbistan’dan bize de ekip gönderin, bizi de tanıtın teklifi geldi. Bulgaristan’dan da hiçbir negatif tavır görmedik. Hatta kültür bakanı ortak çalışma teklifi getirmekte. Biz zaten oralarda birlik ve beraberlik tohumları ekmeye çalışıyoruz. Ama bu arada nalına mıhına dalına dokunan işlerimiz olmaz mı? Olur. Türkiye’mden fazla başka bir ülkeyi sevmiyorum. Televizyonumuzu izleyenlerin bayrağı görmedikleri bir gün olmaz. Sanatçılarımızın yaptıkları her programda bile bayrak sallanır. Yurt dışında bile olsa. Tek Rumeli TV Yönetim Kurulu Başkanı Baykal: TÜRKİYE’NİN ÇİMENTOSUYUZ… Buradaki derneklerimizin Rumeli’ndekilerle ortak çalışmalar yapmasını diliyorum. Gidip gelmelerini sağlamayı… Ne kadar çok insanımız giderse o kadar iyidir. Rumeli göçmenleri, ılımlı insanlardır, ülkesini sever, tek vatan, tek millet, tek bayrak unsurundan ayrılmak istemeyen bir toplumdur. Hiçbir etnik sorunu yoktur. Çünkü onlar daha evvel Osmanlı döneminde Balkanlar’a yerleştirilen Türk toplumlarının yüzyıllar sonra Türkiye’ye göçenleridir. Ülkesine hizmet veren insanlardır. Ancak verilen görevini başarıyla yerine getirmeye çalışan insanlardan oluşan bu toplumun Türkiye üzerinde bir çimento görevi yaptığına inanıyoruz. Hem kültürü yansıtma hem de o toplumun daha fazla hizmet verebilme çabalarını -birlikten güç doğar misali- yerine getirebilmek için, onların gözü kulağı olabilmek için Tek Rumeli Televizyonu var. Televizyonu daha iyi yerlere götürmek hedefimiz. Ülkemize hizmet vermek en büyük amacımız. Erol  Eftekin

AKSİYON Dergisinin son sayısında Tek Rumeli Televizyonu. Yönetim kurulu başkanı Atilla  Baykal’a  geniş yer verdi.

Emin Akdağ imzalı haberde Atilla Baykal  ile yapılan röporta’ ta şu görüşlere yer verildi

Balkan coğrafyasına ve Türkiye’deki Rumeli kökenlilere “öncelikli hedef kitle gözüyle bakarak” yayın yapıyor Tek Rumeli Televizyonu. Bir de Rumeli TV var. Her ikisini de kuran eczacı Atilla Baykal, Gaziosmanpaşa’nın çok iyi tanınan ve idealist iş adamlarından. İlçesindeki (Sultangazi’yi de kapsıyor) sanayici ve iş adamları derneğinin (GOPSİAD) başkanlığını da yürütüyor aynı zamanda. 1950’de Bulgaristan’dan göçen babasından devraldığı Baykal Akü’nün yönetimi de onda. Zaten televizyonun finansını buradan sağlıyor. Okul ve sağlık kuruluşu hayratlarıyla da yakından ilgilenen Baykal’la, Rumeli’ni, yayınlarının amacını, hedeflerini ve şimdiye kadar başardıklarını konuştuk. Bölgeden başlayan kalkınmanın ülkeyi yükselteceğine inanıyor. “Bölgem için, ülkem için” sloganıyla hareket ediyor. “Sonuç olarak, dünya üzerindeki düşüncemiz herkesle diyaloğu iyi tutmak, Türkiye’yi daha iyi tanıtabilmek. Dolaylı olarak Türkiye’nin güzelliklerini ve turizm amaçlı çalışmalarını vererek de bütün dünyaya bunu anlatmış oluyorum.” diyor, dönemin başbakanı Adnan Menderes’in Balkan göçmenlerini yerleştirdiği Taşlıtarla’nın vefakâr evladı. Tek Rumeli Televizyonu’nun sivil toplum kuruluşu kimliğine dikkati çekerek, Türk dışişlerine bundan faydalanması çağrısında bulunuyor: “Sizin yapamadıklarınızı biz yapabiliriz.”

-Televizyonculuk hikâyeniz nasıl başladı?

Rumeli TV bundan 5 yıl evvel Gaziosmanpaşa’daki iş yerimde, Eyüp, Bayrampaşa ve Gaziosmanpaşa’ya hitap etmesi amacıyla kurulmuştu. Rumeli adının verilmesinin en önemli sebebi, buralara Adnan Menderes’in 1953’te göçmen evlerini yaptırmasıdır. Göçmen nüfus fazladır. Yoksa Gaziosmanpaşa Saati diye ulusal bir televizyonda küçük bir tanıtım yayını yapıyorduk. İlk iş yeri yetersizdi, büyük bir yere geçtik. Rumeli TV önce Trakya’ya, ardından da Balkanlar’a hitap eden bir televizyon hâline geldi.

-O da devam ediyor sanırım…

Başlangıçtaki adla devam ediyor. Hisse bölünmesi sonrası beliren küçük sorunlar sebebiyle Tek Rumeli’yi kurduk. 8 Mart 2009’da Edirne Selimiye Camii’nden bir mevlit kandilini canlı yayımlayarak başladık. Balkanlar’daki en büyük camiden, Osmanlı’ya başkentlik yapan Edirne’den başlamamız gerektiğine inandık. Öyle bismillah dedik. Bugün Tek Rumeli Televizyonu, çok rahatlıkla söyleyebiliyorum ki, Balkanlar’ın en çok izlenen Türk televizyonudur. Tek’in açılımındaki şehirler Tekirdağ, Edirne ve Kırklareli’nin de en çok izlenen yayın kuruluşudur.

-Balkan ülkelerinin ulusal yayınları da dâhil mi en çok izlenme iddiasına?

Türk toplumu üzerindekilere bakılırsa evet. Türk toplumlarının en fazla rağbet gösterdikleri televizyon.

-Ana hedefiniz ne?

En büyük hedefimiz Balkanlar’daki devlet politikasına hizmet vermektir. Osmanlı’da da Anadolu ile Balkanlar’ın birleştirilmesi, köprü olunması hedefti. 1923 yılında kurulan Türkiye de Balkanlar’la iyi diyaloglar kurmayı ve bunları artırmayı hedeflemekte. Balkanlar’dan gelen bir ailenin ferdi kimliğiyle Rumeli adıyla kurduğumuz bu televizyon da Balkan ülkeleriyle Türkiye arasında köprü olmak istiyor. Bunun için de sivil toplum kuruluşu gibi çalışmalar yapıyor, sadece orada kalan Türk toplumlarıyla ilgilenmiyor, onların kurdukları partilere destek verip seçim zamanı yönlendirilerek daha fazla söz sahibi olmalarına çaba sarf ediyor.

-Herhangi bir kamu kuruluşunun, vakfın ya da sivil oluşumun maddi desteği söz konusu mu televizyonculuk çalışmalarınıza?

Bu televizyon hiçbir kurum ve kuruluştan destek almamaktadır. Tamamen Baykal firmasının destekleriyle ayakta durmaktadır.

-Peki, sizin gibi yayın ve benzeri faaliyetleri destekleyen fonlar yok mu? Hiç araştırdınız mı? Var da verilmedi mi?

Medya işi sizin de söylediğiniz gibi zor. Ayakta durmak için bazı maddi destekleri bulması gerekiyor. Bölgesel yayınlar için ajanslardan reklam geliri akmıyor. Yaptığımız çalışmaları devlet teşekkülündeki ilgili bakanlıklara bildirdik. Reklamlar aracılığıyla destek gelirse çalışmalarımıza yön verebileceğimizi vurguladık. Farklı bir sistem kullanmadığımızdandır belki, belki de şartlar elvermediğindendir; devletten veya ilgili belediyelerden destek almadık. Şöyle de düşünüyorum. Her şeyi devletten beklememeli. Bazı insanların devlete bazı şeyleri borçlu olduğunu bilmesi gerektiğini düşünüyorum. Rahmetli Özal döneminde de devlete ne verebiliriz diye bu işlere kalkıştık. 2009’un sıkıntılı döneminde bir okulu Millî Eğitim’e kazandırdık, kendi imkânlarımızla. Baykal Aküleri’nden kazançlarımızı sosyal faaliyetlere harcıyoruz.

-İnternetteki metinde üstün değerlerin genç nesillere aktarılmasından söz ediliyor. Bunları nasıl sıralıyorsunuz?

Osmanlılar 600 yıl yaşayan büyük bir imparatorluk kurdu. Balkanlar’dan Arabistan çöllerine insancıl yaklaşım sergilemiş. Ancak son zamanlarında dış güçlerin her bir tarafta yıkma politikaları ve o dönemdeki bazı zaaflardan dolayı Osmanlı yıkıldı, yerine Türkiye Cumhuriyeti kuruldu. Nereye giderseniz gidin bugünkü Balkanlar’ın her yerinde Osmanlı’nın izlerini bulursunuz. Yaşlılarla yaptığınız konuşmalarda hep “Ah, Osmanlı Devleti olsaydı!” sözünü duyarsınız. O dönemden kalan kültürel mirasımız var. Onu unutturmamak amacıyla Balkanlar’da mücadelemizi devam ettiriyoruz. Müzikleriyle, folkloruyla, eserleriyle, o dönemin yaşantılarını tekrar tekrar ortaya koymakla, onu yaşatmaya çalışıyoruz. Türk toplumunun Balkanlar’daki izlerini, Avrupa’da yaşayanların da bu kültürü unutmamaları amacıyla çalışmalar yapıyoruz.

 -Oradan buraya göçler oldu. Makedonya’dan, Bulgaristan’dan... Türk-Yunan Mübadelesi de var. Öz kültürün korunmasında acaba Balkanlar’da kalan soydaşlarımız mı daha fazla sahip çıkıcı fonksiyon eda etmişler, buraya gelenler mi öne çıkmış bu hususta? Orada taze tutulanları buraya aktarmaya mı çalışıyorsunuz ya da unutulanları takviyeye mi?

Balkan göçleri Osmanlı-Rus savaşıyla başlıyor. 1912 savaşlarında çok hızlanıyor. Ermenilerle ilgili soykırımdan söz edilmekte, oysa Balkanlar’da bir buçuk milyon insanımız katledilmiştir. Bunu kimse ele almak istemiyor. O savaşlarla başlıyor göçler. Lozan mübadilleri…

-Ulus devlet düşüncesi de vardı öte yandan... 

Atatürk’ün şöyle de bir düşüncesi de vardı: Türkleri bir yere toplayabilmek… Dediğiniz gibi ulus devleti oluşturabilmek. 1950, 1978 ve 1989 göçleriyle büyük bir kitle de Bulgaristan’dan geldi. Yugoslavya Üsküp’ten, Makedonya Kosova’dan çok sayıda insanımız geldi. Sonuç olarak, orada yaşadıklarını burada devam ettirebilmek için, orada gördükleri eğitimi buradakilere daha fazla anlatabilmek için çabaladılar. Çünkü Anadolu’da eğitim durumu o dönemlerde zayıftı. 1950’lere gelinceye kadar okuma-yazma oranı yüzde 20-25’lerdeydi. Atatürk gelenleri Anadolu’nun her bir yanına hem entegre etme amacıyla hem de bu amaçla yaymıştı. Gelenler kültürlerini yaşatmak için dernekler kurmuş durumda. Bugün etkileri tabiatıyla azalıyor. Artık üçüncü kuşağa dönmeye başladı Türkiye’deki Balkan kökenliler. O bölgeden her ne kadar öz kültürü aldılarsa da, buradaki Türk kültürüyle de yoğrulmuş oluyorlar. Balkanlar’dakilerin o kültürü hâlâ yaşattıklarını ve buradaki örnekleri televizyonumuzda verdiğimizde, oradaki Türk kültürünün varlığı, asimile olmadıkları ortaya çıkıyor.

-Az önce tam da bunu sormuştum. Soydaşlarımızın Balkanlar’da kendi kültürünü koruma durumu nedir, diye…

Balkanlar’daki Müslüman Türk toplumu, asimile edilmek istenmesine rağmen,  Osmanlı’dan kalan eserleri, özellikle camileri hep dimdik ayakta tuttu. Niçin? Müslümanlıktan uzaklaştırma çabaları varsa dahi, onlar arkalarında Türkiye’nin ve Türk bayrağının var olduğunu hep düşündüler. Orada, bilhassa yaşlılar, yeniden bir Osmanlı gelir mi düşüncesinde. Tabii bizim bütün dünyaya açıkladığımız politikamız, Mustafa Kemal’in söylediği gibi yurtta sulh, cihanda sulh politikası. Son yıllarda hükümetimizin ve çeşitli kuruluşlarımızın Balkanlar üzerinde yaptığı çalışmalar o insanlarımızı toplumları içinde başı dik tutuyor.

-Rumeli şahanesi nereleri kapsamakta?

İstanbul’dan önce Üsküp fethedilmiştir. Balkanlar’daki sınır Viyana kapılarına kadar gitmiş. Tuna boyundan aşağıya düşünürsek, eski Yugoslavya’nın sınırlarındaki Bosna, Hersek, Makedonya, Kosova; Yunanistan’ın aşağı tarafları daha ziyade Batı Trakya ve Bulgaristan karşılıyor. Çok yeşil, verimli topraklar. Osmanlı’nın buralara yerleştirdiklerine Evlad-ı Fatihan diyoruz.

-Oradan buraya gelenlerde nasıl bir bilinç olmalı, siz buna nasıl katkı sağlamaya çalışıyorsunuz? 

Çeşitli sebeplerle gelenlerin hepsi Türk’tür; Türkiye vatandaşı olmuş ve kendilerini Türk hisseden insanlarımız. Boşnakçayı, Arnavutçayı konuşmuşlardır. Arnavut olsalar Arnavutlukta, Boşnak olsalar Bosna-Hersek’te kalırlardı. Ne zaman bizzat görüşürsem, dernekleri kanalıyla ya da kişilerle bizzat yaptığım konuşmalarda, “Biz Türk’üz, o bölgelerde yaşadık, o dili biliyoruz ve konuşuyoruz, oradaki kültürü yaşadık, oradakilerin hepsi bizim hemşehrilerimizdir, elbette buradaki topluluğumuzu devam ettirmek istiyoruz.” diyorlar.

-Bu bütünleşmede din ve dilin etkisi nedir size göre?

Din toparlayıcılığı itibariyle en önemli vasıftır. Elhamdülillah Müslüman’ım diyen her insan Müslüman’dır. Çeşitli bölgelere göre geçmişte baskılar görseler de Balkanlar’da dinlerini çok daha rahat yaşadıklarından dolayı hepsi Müslüman Türk; ama o bölgelerden gelmiş Boşnakça ve Arnavutça konuşan insanlardır. Ama Türkiye’de bu dillere ihtiyaç yoktur. Hiçbir zaman Rumeli insanları ayrımcı ve bölgecilik yapan bir kitle değildir.

-Osmanlı ahaliyi din üzerinden niteliyordu; Müslüman ve Ortodoks vb... Türk-Yunan Mübadelesi’nde Ortodokslar ile Müslümanlar yer değiştirmişti…

Balkanlar’daki Türkler zaten Müslüman idi. Şu anda Kosova’da Türkler azınlıkta olmasına rağmen nüfusun yüzde 95’i Müslüman. Bu bağdan dolayı Türkler ile Kosova halkı arasında güzel bir ilişki var.

Geçenlerde Balkan liderler zirvesi için ABD’ye gittiğimizde şunu gördük. Amerika’da 5 milyona yakın Yahudi var. Bir bölüm de Ermeni var ama üst düzey siyasette bulundukları için lobicilik faaliyetindeler. Türklerin nüfusu 250-300 bin kadar. Çok cüzi kalıyor. Daha ziyade altyapıda çalışıyorlar. Bazı kuruluşlarımız orada Amerikan-Balkan Federasyonu kurarak 700 Boşnak, 500 bin Arnavut ve Türkleri bir araya getirme çabasında. Yeni bir çalışma. Cumhurbaşkanımız da katılmıştı. Diğer Balkan ülkeleri de devlet ya da başbakan düzeyinde temsil ediliyordu zirvede. Toplantı başarılı geçti. Aralarında Hıristiyanlar da var ama Balkan lobicilik faaliyetleri yerine getirilecek.

- Yayınlarınızda interaktif bir iletişim gerçekleşiyor mu Balkanlar’da yaşayanlarla?

Kendilerine özgü müzik ve folklorla evlerine girdik. Arnavutluk, Kosova, Bulgaristan’dan telefonlar geliyor. Bir sanatçımız şarkılarıyla daha çok Batı Trakya’ya hitap ediyor örneğin. Oranın eski türkülerini bulup okuyorlar. Daha ziyade 25 yaş üstüne hitap ediyoruz. O müzikle hasret gidermiş oluyorlar.

-Buradan oraya gidenlerin de ilgisini çekiyor mu yayınlarınız?

Tabii ki. Kosova, Makedonya ve Bosna bölgesindeki insanların dilleriyle verdiğimiz müzikler ilgi çekiyor. Hangi bölgede yaşıyorsanız size ait müziği duyduğunuzda mırıldanırsınız. Hoşunuza gider. O bölgeye gidiyoruz, yaşadıkları şehri gösteriyoruz onlara; ‘A, bizim şehir!’ diyorlar.

-Yayın içeriğinizde başka neler bulunuyor?

Bunun dışında her türlü amatör spora eğiliyoruz. Sualtı sporları federasyon başkanlığı da yaptım. Uluslararası görevlerim oldu. Konfederasyonu delerek, Balkan Sualtı Sporları Federasyonlar Birliği’ni kurduk. Konfederasyonda komisyonlara bile sokulmazken, orada birliğin başkanı olduk. Dünya Sualtı Çevre Koruma Komitesi kurucu başkanlığına kadar getirildim. 30 yıl evvel, her Balkan ülkesine bir üniversite kurarak Balkan Üniversiteler Birliği’ni kurmaktı hedefimiz. Türkiye, Bulgaristan, Yunanistan, Makedonya… Genel sekreterdim. Doğu Bloku ülkelerinde genel sekreterlik önemlidir. O dönemde ABD, Doğu Bloku ülkelerinde etkili olmak amacıyla hibe destekler veriyordu. Son dönemdeki hükümetlerimiz komşularıyla düşman politikasını tamamen kaldırmak istiyor. Balkanlar’a artık savaşın değil, barışın gelmesi için herkes çaba sarf edilmeli. Bu hiçbir zaman yeterli olmadı. Şu anda bile oradaki soydaşlarımız sıkıntılı dönemlerden geçiyor. Türkiye’nin Balkanlar üzerindeki dostlukları ve yaptırım gücü ne kadar artarsa onların rahatlığına o oranda yansıyacaktır.

-Kapıları gerektiğinde açmak elbette ki şarttı ama soydaşlarımız için oraları terk edecek kadar bıçak kemiğe dayandırılmamalıydı?

O dönemde Türkiye hükümetleri bazı şartları göz önüne alamamış olabilir. Şu günde dahi Bulgaristan’da, Yunanistan’da müftü davalarını çözemiyoruz. Balkanlar’a bu denli hizmet veren bir hükümet olarak bazı baskıları yapıyoruzdur ama yetersizliğini de görmekteyiz.

-Kaç tane sizinkine benzer amaçlarla yola çıkan TV ve radyo vardır acaba? Onlarla irtibat hâlinde misiniz?

Cumhuriyet döneminde vakıf ve dernekler niçin radyo ve televizyonlar kurmadılar diye hep düşünürüm. Öte yandan bana nasip olduğu için de Allah’a şükrediyorum. Yayın kuruluşlarının azlığı; onların dernekleriyle yaptıkları etkinliklerle yetindikleri içindir. O bölge insanı bir defa sivri değil. Vatanına, bayrağına sahip çıkabilmek için entegre olmuşlar: İlla idare eden değil, uygun şartlarda idare edilen insan olma vaziyetindedirler. Rumeli ve Tek Rumeli dışında TV yok. Bütün vakıf ve derneklerle irtibat hâlindeyiz.

-Bu sessizlik ve geri duruşta problem olmama düşüncesi de etkin mi acaba?

Ailem 1950’de Deliorman diye tabir edilen Bulgaristan’ın kuzey bölgesinden Türkiye’ye göç ediyor. O dönemde bir baskı var. Bir göçmenin ilk hedefi başını sokacak bir ev. Ardından çocuklarını okutmak. Akabinde de bir küçük araba. Siyasi atmosfere hiçbir zaman girmemişlerdir. Neden derseniz, geldikleri yerlerdeki baskılar dolayısıyla. Çünkü o ülkelerde, ülke siyasetine ve bürokrasisine alınmıyorsunuz ki… Kendi başına çalışan, idare edilen toplum hâlindesiniz. O sıkıntılarla geldikleri için, “hiçbir şeye burnunu sokma ve rahat rahat yaşa” politikasını güdüyorlar. Birlikleri ancak küçük çaplı derneklerle oluyor.

-Diğer televizyonlardaki Rumeli’ye dair yayınları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Geçmişle ilgili her türlü belgesele ve bu tür programlara sıcak bakıyoruz.  Tarih, kitaplarla yazılıyordu, şimdi görüntülü hâle getirilebiliyor. Bunları insanlarımıza anlatabilmek. Geçmişten dersler alarak geleceğe bakılması gerektiğine inanmaktayız. Daha ilk Rumeli televizyonunu kurduğumda da Osmanlı eserlerinin yerlerini ve ne durumda olduklarını tespit amaçlı Makedonya, Arnavutluk ve Kosova’da çekimler yaptılar. Hedefimiz, Balkanlar’daki Osmanlı eserleri deyip, yurt dışındaki televizyonlarda da yayınlatmaktı. Daha sonra da Osmanlı düşmanlığından yıkılan cami ve medreseler ya da Osmanlı’ya ait ne varsa onları bulmaktı amacımız. Suudi Arabistan’da da yıkılmıştı, nedense Osmanlı düşmanlığı oluşmuştu. Biz de bunlara sahip çıkabilmek ve o televizyonlarda da göstermek, böylece eserleri ayakta tutabilmek için çaba sarf ettik. Bu devam ediyor.

-Yayınlarınız ulaştığı ülkelerin yetkililerinden ya da ırkçı kesimlerinden sizi kastederek nereden çıktı bu televizyon diyen oluyor mu?

Hayır. Bilakis. Programlarımız kültürel statüde. Yerel seçimlerin son gününe rağmen Kosova Başbakanı röportaj talebimizi kabul etti, Türkiye ile iyi ilişkilerden söz etti. Diğer yerel yönetici ve siyasiler de televizyonumuzu biliyor ve ilişkilerini sıcak tutuyorlar. Makedonya Cumhurbaşkanı’na kadar gidildi. Sırbistan’dan bize de ekip gönderin, bizi de tanıtın teklifi geldi. Bulgaristan’dan da hiçbir negatif tavır görmedik. Hatta kültür bakanı ortak çalışma teklifi getirmekte. Biz zaten oralarda birlik ve beraberlik tohumları ekmeye çalışıyoruz. Ama bu arada nalına mıhına dalına dokunan işlerimiz olmaz mı? Olur. Türkiye’mden fazla başka bir ülkeyi sevmiyorum. Televizyonumuzu izleyenlerin bayrağı görmedikleri bir gün olmaz. Sanatçılarımızın yaptıkları her programda bile bayrak sallanır. Yurt dışında bile olsa.

Tek Rumeli TV Yönetim Kurulu Başkanı Baykal: TÜRKİYE’NİN ÇİMENTOSUYUZ…

Buradaki derneklerimizin Rumeli’ndekilerle ortak çalışmalar yapmasını diliyorum. Gidip gelmelerini sağlamayı… Ne kadar çok insanımız giderse o kadar iyidir. Rumeli göçmenleri, ılımlı insanlardır, ülkesini sever, tek vatan, tek millet, tek bayrak unsurundan ayrılmak istemeyen bir toplumdur. Hiçbir etnik sorunu yoktur. Çünkü onlar daha evvel Osmanlı döneminde Balkanlar’a yerleştirilen Türk toplumlarının yüzyıllar sonra Türkiye’ye göçenleridir. Ülkesine hizmet veren insanlardır. Ancak verilen görevini başarıyla yerine getirmeye çalışan insanlardan oluşan bu toplumun Türkiye üzerinde bir çimento görevi yaptığına inanıyoruz. Hem kültürü yansıtma hem de o toplumun daha fazla hizmet verebilme çabalarını -birlikten güç doğar misali- yerine getirebilmek için, onların gözü kulağı olabilmek için Tek Rumeli Televizyonu var. Televizyonu daha iyi yerlere götürmek hedefimiz. Ülkemize hizmet vermek en büyük amacımız. Erol  Eftekin

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gophaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Adana suriyeli escort Çukurova suriyeli escort Seyhan suriyeli escort Ankara suriyeli escort Mamak suriyeli escort Etimesgut suriyeli escort Polatlı suriyeli escort Pursaklar suriyeli escort Haymana suriyeli escort Çankaya suriyeli escort Keçiören suriyeli escort Sincan suriyeli escort Antalya suriyeli escort Kumluca suriyeli escort Konyaaltı suriyeli escort Manavgat suriyeli escort Muratpaşa suriyeli escort Kaş suriyeli escort Alanya suriyeli escort Kemer suriyeli escort Bursa suriyeli escort Eskişehir suriyeli escort Gaziantep suriyeli escort Şahinbey suriyeli escort Nizip suriyeli escort Şehitkamil suriyeli escort İstanbul suriyeli escort Merter suriyeli escort Nişantaşı suriyeli escort Şerifali suriyeli escort Maltepe suriyeli escort Sancaktepe suriyeli escort Eyüpsultan suriyeli escort Şişli suriyeli escort Kayaşehir suriyeli escort Büyükçekmece suriyeli escort Beşiktaş suriyeli escort Mecidiyeköy suriyeli escort Zeytinburnu suriyeli escort Sarıyer suriyeli escort Bayrampaşa suriyeli escort Fulya suriyeli escort Beyoğlu suriyeli escort Başakşehir suriyeli escort Tuzla suriyeli escort Beylikdüzü suriyeli escort Pendik suriyeli escort Bağcılar suriyeli escort Ümraniye suriyeli escort Üsküdar suriyeli escort Esenyurt suriyeli escort Küçükçekmece suriyeli escort Esenler suriyeli escort Güngören suriyeli escort Kurtköy suriyeli escort Bahçelievler suriyeli escort Sultanbeyli suriyeli escort Ataşehir suriyeli escort Kağıthane suriyeli escort Fatih suriyeli escort Çekmeköy suriyeli escort Çatalca suriyeli escort Bakırköy suriyeli escort Kadıköy suriyeli escort Avcılar suriyeli escort Beykoz suriyeli escort Kartal suriyeli escort İzmir suriyeli escort Balçova suriyeli escort Konak suriyeli escort Bayraklı suriyeli escort Buca suriyeli escort Çiğli suriyeli escort Gaziemir suriyeli escort Bergama suriyeli escort Karşıyaka suriyeli escort Urla suriyeli escort Bornova suriyeli escort Çeşme suriyeli escort Kayseri suriyeli escort Kocaeli suriyeli escort Gebze suriyeli escort İzmit suriyeli escort Malatya suriyeli escort Manisa suriyeli escort Mersin suriyeli escort Yenişehir suriyeli escort Mezitli suriyeli escort Erdemli suriyeli escort Silifke suriyeli escort Akdeniz suriyeli escort Anamur suriyeli escort Muğla suriyeli escort Bodrum suriyeli escort Milas suriyeli escort Dalaman suriyeli escort Marmaris suriyeli escort Fethiye suriyeli escort Datça suriyeli escort Samsun suriyeli escort Atakum suriyeli escort İlkadım suriyeli escort Adıyaman suriyeli escort Afyonkarahisar suriyeli escort Ağrı suriyeli escort Aksaray suriyeli escort Amasya suriyeli escort Ardahan suriyeli escort Artvin suriyeli escort Aydın suriyeli escort Balıkesir suriyeli escort Bartın suriyeli escort Batman suriyeli escort Bayburt suriyeli escort Bilecik suriyeli escort Bingöl suriyeli escort Bitlis suriyeli escort Bolu suriyeli escort Burdur suriyeli escort Çanakkale suriyeli escort Çankırı suriyeli escort Çorum suriyeli escort Denizli suriyeli escort Diyarbakır suriyeli escort Düzce suriyeli escort Edirne suriyeli escort Elazığ suriyeli escort Erzincan suriyeli escort Erzurum suriyeli escort Giresun suriyeli escort Gümüşhane suriyeli escort Hakkari suriyeli escort Hatay suriyeli escort Iğdır suriyeli escort Isparta suriyeli escort Kahramanmaraş suriyeli escort Karabük suriyeli escort Karaman suriyeli escort Kars suriyeli escort Kastamonu suriyeli escort Kırıkkale suriyeli escort Kırklareli suriyeli escort Kırşehir suriyeli escort Kilis suriyeli escort Konya suriyeli escort Kütahya suriyeli escort Mardin suriyeli escort Muş suriyeli escort Nevşehir suriyeli escort Niğde suriyeli escort Ordu suriyeli escort Osmaniye suriyeli escort Rize suriyeli escort Sakarya suriyeli escort Siirt suriyeli escort Sinop suriyeli escort Sivas suriyeli escort Şanlıurfa suriyeli escort Şırnak suriyeli escort Tekirdağ suriyeli escort Tokat suriyeli escort Trabzon suriyeli escort Tunceli suriyeli escort Uşak suriyeli escort Van suriyeli escort Yalova suriyeli escort Yozgat suriyeli escort Zonguldak suriyeli escort
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.