Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla küreselleşmenin etkileri dünyaya dalga dalga yayılırken halka dayatılan acı reçeteler yanlış politikalar belirleme lüksünü ortadan kaldırdı..!
Yine de bu dalgalardan kendimizi kurtaramazken ifade özgürlüğünü kullanmak ve tartışmaktan korkar hale gelen bir kimliğe büründük.
Bizden farklı düşünenlerin, ihanet içinde oldukları suçlamalarıyla caka satanlar, er yada geç siyaset sahnesinin tozlu sayfalarına karışmaktan kendilerini kurtaramayacaklardır.
Küreselleşme olgusunun iliklerimize kadar işlediği bir dünyada ideolojilerin yeniden tanımlanmaya çalışıldığı ve halkların yararına sunulmaya çalışıldığı bir dönemden geçiyoruz.
Toplumsal refahın doğru tahliller yapmaktan geçtiğini,sürekli değişen günümüz dünyasında ulusal politikalarla halka dokunmanın mümkün olamadığını görememek, siyasi körlük değil de nedir.?
Ulusalcı politikalar ufuk darlığı yaratırken, halkı, kısır döngülerin bir parçası olmaktan kendini kurtaramaz hale getirmektedir.
Bu konuyu biraz açalım ve saplantılarımızdan kurtulmaya birlikte ışık tutalım.
Daha net anlaşılması açısından çok sevdiğim bir dostumun yazısından esinlenerek ulusalcıların günümüz dünyası ile örtüşmeyen değerlendirmelerine yer vermek istiyorum.
AKP’nin kuruluş yılları..
CHP’den umudunu kesen Hasan Cemal,Ahmet-Mehmet Altan kardeşler,Eser Karakaş daha sonraki yıllarda Ahmet Hakan gibi çağdaş liberal yazarlar temel hak ve özgürlükler bağlamında AKP’ye destek vermişlerdi.
Verilen bu sınırsız destek zamanla karşılık bulamadı.
İktidar partisi ve genel başkanı demokratik temayülleri hiçe sayarak ülke demokrasisini zaafa uğrattı.
Bu liberal yazarlar da desteklerini geri çekmekte tereddüt göstermediler.
Desteklerini çekmeleriyle birlikte ulusalcılar dört bir yandan ses vermeye başladılar..!
“Aklınız neredeydi..”
”Şimdi mi aklınız başınıza geldi..”
”Dönekler..”
”Bak bizim dediğimize geldiniz..” gibi ayakları yere basmayan sığ eleştirilerde bulunarak zafer kazandıklarını sandılar.
Oysa bu yazarlar dün olduğu gibi bugünde Askeri vesayete karşı çıkıyorlar..
Çağdaş hukuku ve çağdaş demokrasiyi savunuyorlar.. “
Her şeyin en iyisini bilen ulusalcılar ise bu yazarları sorgularken komik duruma düştüklerini dahi göremediler.
CHP 18.Olağan üstü kurultayı yaklaşırken özellikle sosyal medyada sağ tandanslı bir çok isim telaffuz edilmekte ve bu çarpıcı isimlerin başında Sn.Mehmet Bekaroğlu gelmektedir.
Gördüğüm kadarıyla Sn.Bekaroğlu ve yol arkadaşlarını sadece inançlarından dolayı yargılama kolaycılığına kaçıyoruz.
Kendi muhafazakar çevreleri ile ters düşmelerinin sebeplerini göz ardı etmekten beis duymayan bizler, acaba daha mı solcuyuz.?
İnsanları geçmişleri ile yargılamak doğrumu?
Prof.Dr.Sn.Zeki Kılıçaslan’ın dediği gibi “Bildiğim bir çok CHP’li tek parti dönemindeki CHP ve politikalarını faşist olarak nitelendiren sosyalist geleneklerde siyaset yapmışlardı.Onlara karşı ne diyeceğiz şimdi.”derken insanları inançları üzerinden yargılamada bulunmanın yanlışlığına parmak basıyordu.
Bu ve buna benzer günümüz dünyası ile örtüşmeyen sol sosyal demokrasi adına söylenen fikirler o kadar çok ki inanın yazmaya sayfalar yetmez.
Biliyorum bazı dostlar sağcılaşmakla,sosyal demokrat olmamakla itham edecekler beni.
Solculuğu tekelleri altında gören bu arkadaşları ikna etmek neredeyse atomu parçalamakla eşdeğer.
Böylesine bir çabanın içinde olmaya hiç de niyetim yok.
Yinede bu ülkenin demokratikleşmesine katkı sunan her birey saygındır.
Düşünceleri ne olursa olsun en az bizler kadar vatansever,Atatürkçü cumhuriyet ve ülke sevdalısı olarak görülmelidir.
Sn.Deniz Baykal döneminde olduğu gibi Sn.Kemal Kılıçdaroğlu’da sağdan devşirme isimlerle PM’yi ve MYK’yı beslemektedir..!
Görünen o ki,partinin iktidara taşınmasında elzem görülen muhafazakar kesimlerle buluşmak..
Nasıl olacağı noktasında parti örgütünün aydınlatılamamış olması içte sert rüzgarların esmesine sebep olmaktadır.
Parti de düşünülen köklü yön değişikliklerinin program kurultayları ile belirlenmesi gerektirmez mi?
Sol, geniş bir yelpaze.
Hiç kimsenin tekelinde değil..
Düşünce farklılıkların hainlikle-ihanetle açıklanması insanın kendisine olan güvensizliği değil de nedir?
Ülkenin ihtiyacı ise sol yelpazede bulunan tüm unsurların ve argümanların birbirlerini “kin ve nefret dili”ni kullanarak itmesi değil ortak hareket etmesinden ibaret.
CHP’nin iktidar olması muhafazakar kesimlerin ve sokakların ikna edilmesinden geçer..
CHP yeni şeyler söylemeli..
Halka umut olacak yeni fikirler ve yeni kadrolarla halkın dikkatini çekmeli..
Demokrasi,hukuk ve özgürlükler bağlamında CHP’ye ihtiyaç var..
2011 kurultayı ile başlayan sosyal demokrat eksen arayışına,zaman zaman sekteye uğramış olsa da devam edilmelidir.
Bu ihtiyaçlara cevap veren kadroların seçileceği bir kurultay olmasını temenni ediyorum. Saygılarımla.
Hasan TEMEL