Hayat pahalılığı, işsizlik, yoksulluk, yolsuzluk, OHAL, KHK, İhracat hacminde daralma, ithalatta genişleme, GSMH’ nın adaletsiz dağılımı ve daha neler,neler… İnanın saymakla bitmez… Bunların hiçbiri, zerre kadar bir değer taşımıyor iktidarın gözünde… Varsa yoksa, AKP’yi iktidarda tutmak ve derin uykudan uyanmamak için direnen %50’ yi, seçim zaferleriyle mutlu etmek..(!)   İç politika demeye dilim varmıyor… Hakaret, tehdit, itibarsızlaştırma gibi yaptırımların siyaset olarak algılandığı bir kısır döngü içindeyiz… Ayakta kalmak adına, her şeyi mübah gören bu çarpık zihniyet, ülkeyi hızla karanlığa sürüklüyor…   Hatırlayın, AKP iktidarı “sıfır sorun” hedefiyle yola çıkmıştı, komşuluk ilişkilerinde... Kavga etmediğimiz, ayar çekmediğimiz, tek bir komşu ülke kalmadı… Yetmedi, başta Almanya olmak üzere, Avrupa Birliği ülkeleri, değişimli olarak ABD ve Rusya ile bir barışık bir kavgalı sürüp giden gergin ilişkiler, %50’nin memnuniyeti için…   Buna da dış politika diyorlar..(!)   Almanya ile olan bozuk ilişkiler, yeni bir boyut kazanmış durumda… Türkiye- Almanya krizi sonrası Angela Merkel, Türkiye’yi ekonomik yaptırımlarla tehdit ediyor... Türkiye’ye yapılan yardımların kısılması ve Türkiye ile imzalanan Gümrük Birliği anlaşmasının güncellenmeyeceği, tehdidin içeriğini oluşturuyor…   “Türkiye ile AB arasındaki Gümrük Birliği, Avrupa Birliğinin, üye olmayan bir ülke ile kurduğu ilk önemli işlevsel Gümrük Birliği örneğidir…” Yanlış hatırlamıyorsam, 1995 yılında imzalanan Gümrük Birliği anlaşması, 1996 yılından itibaren yürürlüğe girmişti…   Özünde Gümrük Birliği, Avrupa Birliği sanayi mallarına uygulanan gümrük vergilerinin kaldırılmasını öngörüyordu… Dönemin Hükümeti ve Başbakan Yardımcısı Murat Karayalçın, Gümrük Birliği anlaşmasının Türkiye lehine olduğunu savunurken, karşı cephe, Osmanlı dönemindeki kapitülasyonlarla eşdeğer olduğu iddiasındaydı…   Şahsen, Gümrük Birliğini,Türkiye’nin menfaatine olduğunu düşünüyor olsam da, bunun tartışmasına girmek istemiyorum… Çünkü içinden çıkılmaz dipsiz bir kuyu… ’90 lı yıllar bunun tartışmaları ile geçtiği halde, mutabakat sağlanamadığını çok iyi hatırlıyorum…   Cumhurbaşkanlığı sözcüsü, Gümrük Birliği’ni yenilememek, Türkiye için bir lütuf değildir” diyor… Aslında kullanılan bu dil, diplomatik bir dildir. Lakin, Gümrük Birliği’ni kapitülasyonlarla eşdeğer gören çevreler(bugünkü iktidar sahipleri de dahil), neden derin bir sessizliğe büründüler…   Madem ki lütuf olmadığını söylüyorsunuz, neden yırtıp atmıyorsunuz, bu lanet olası Gümrük Birliği anlaşmasını..(!) Atamazsınız,çünkü, iç politika malzemesi olarak uzun süre iş görecek…  “Dün dündür, bugün de bugündür” zihniyetinin yeni versiyonu olarak, %50 yi uzun bir süre daha uyutabileceğinizden hiç kuşkum yok…   Hasan TEMEL